CanerÇa
  Kendine aşık etme büyüsü
 
Aşk, aşk büyüsü, aşık etme büyüsü

Kendine Aşık Etme Büyüsü

Akhenaton

«Gönül çalamazsan aşkın sazını
Ne perdeye dokun ne teli incit
Eğer çekemezsen gülün nazını
Ne dikene dokun ne gülü incit

Bülbülü dinle ki gelesin coşa
Karganın namesi gider mi hoşa
Meyvesiz ağacı sallama boşa
Ne yaprağını dök ne dalı incit

Bekle dost kapısın sadık dost isen
Gönüller tamir et ehli dil isen
Sevda sahrasında Mecnûn değilsen
Ne Leyla'yı çağır ne çölü incit

Rızaya razı ol hakka kailsen
Ara bul mürşidi müşkülde isen
Hakikat şehrine yolcu değilsen
Ne yolcuyu eğle ne yolu incit

Gel haktan ayrılma hakkı seversen
Nefsini ıslah et er oğlu ersen
Hüdai incinir inciden versen
Ne kimseden incin ne eli incit...»

Herhalde ilk insanın yaratılışından beri sorunudur aşk. Bir kadının ve bir erkeğin kalplerini birbirlerine emanet etmeleri. «Al, sana kalbimi veriyorum; ömür boyu sakla onu... Sana kalbimi EMANET EDİYORUM. Hiç incitme onu...» Ama aşk bu; incitir. Her şey gibi tükenir aşklar da ve tükendiği gibi iki aşığı da tüketir. Yıpratır, eskitir... Bazen, nefrete dönüşür. Oysa nefret de aşkın bir halidir.

Herkes, sevmek ve sevilmek ister. En doğal hakkıdır çünkü. Ama unutur bazen; aşkın bir hediye ve sadece iki kalpte büyüyebilen bir gül fidanı olduğunu... Bazen, yeşermez aşk, her iki gönülde de. Karşılık bulamaz, gönlünün teline... Ya reddedilmiş ve incitilmiştir... Ya da reddedilip de incitileceğinden korkmuş, ona hiç söyleyememiştir... İçini yer yer durur, gizli sevdalar... O da sevsin der, o da sevsin. Benim onu sevdiğim gibi o da sevsin. Ama unutur bazen, vefaların bir yalan olduğunu...

Oysa aşkın kendisi bir hediyedir. İster sevgiliyle, ister onsuz... İster acı çekerek, isterse sevgilinin kollarında... Ama hep bir hediyedir; sevilmeden ona aşık olabilmek bile... Çektiği özlemlerden, cefalardan o gül yüzlü sevgilinin hiç haberi olmasa bile... Sevilen öyle zalim, öyle zalim olsa bile.

Aşk, onurdur. Onurla yaşanır ve onunla yaşanır. Ama bir reddediliş, bir çekip gitme ya da bir ihanet; yerle bir eder o incecik camdan sarayı... İncitir aşk, seveni, duyguları ve hatırayı... İncitir aşk, gururu, öz güveni ve de sevdayı... Özgüven yaralandıkça, onur da darbe alır. Peşinden koşar yine de, her şeyini bu aşkta yerlere çalarak... Oysa, sevgi dilenmez aşık ve sevgi dilenmez aşk. Oysa o çok seviyorum dediğini hiç incitmez, incitemez aşk. Oysa onurunu yere atıp büyüye, o çok seviyorum dediği gül yüzlü yarini cinlerin musallatına atmaz, atamaz aşk. Aşkın kendisi bir büyüdür çünkü. Ama, onurla ve fedakarlıkla yaşanınca... O tek bir gülüşüne hayatımı veririm dediğin, saçına rüzgar değse senin kalbinin kana bulandığı o sevgiline, kendine, onuruna, inancına ihanet etmektir... Aşık oluşun değil; bencilliğin, merhametsizliğin, onursuzluğun sembolüdür... Bırak acı çek... Bu acı, seni öldürmez; aksine hayatı öğretir, seni dikleştirir, güçlendirir, olgunlaştırır, kişiliğini verir, şahsiyetini tamamlar, seni sen yapar... Ama, büyü; onurunu asla birgün tamir edemeyeceğin şekilde yaralar, ömrünün sonuna kadar hep kötü bir hatıra olarak seni takip eder, seni kovalar.... Bırak acı çek... Aşk, acı çekerek de yaşar...

Her zaman, zaman vardır incinmiş bir yüreğin tamirine yetecek kadar. Ama gül yüzlünün mutsuzluğuna, mutsuz olduğunu bilişine yoktur bir derman, bir çare ya da ömrün boyunca duyacağın vicdan azabından kaçabilmen için bir güç! Gitti mi? Bırak gitsin! Zaten senin olmamıştı ki... Ruhunu azad et, aşkın gazaplı öfkesinden; çünkü iki ucu keskin bir kılıçtır aşk, nefrete ya da intikama dönüştüğünde... Hem seni yaralar, hem de güler yüzlünü, o tatlı dillini... Bırak gitsin; mutluluk temenni et, o hep gülsün Allah'ım benden uzakta, kalbini bir başkasına vermişken bile. Bırak gitsin, dönerse zaten senin! Unutulmaz, bilirim aşk; ama unutulur aşkın o seni çok korkutan acısı... Geçer, bilirim; bu kara kış da; sabah olur, bilirim; her bitmeyen bir gecenin sonunda da olsa... Bırak tamir etsin zaman... Bırak, yüreğini sarsın zaman... Bırak derisi soyulmuş kalbine yeni bir deri giydirsin zaman... Sabaha en yakın saatler, gecenin en karanlık olan vaktidir.... Kalbin, birgün karanlığın içinde umutsuzca onu özlüyor, hala onu anıyorsa; bu, gelecek bir mutluluğun sana çok ama çok yakın olduğu bir saattir... Ama kaybetme hiç anlamlı olduğunu yaşamın ve bu rüzgarın. Her doğan güneş, taze bir başlangıçtır. Şikayet etme mutluluk defterimdeki tüm yaprakları bitirdim, tüm sayfaları karaladım diye... Yepyeni bir defter aç... Yepyeni bir sayfa aç... Yepyeni bir başlangıç yap ve artık doğrul! Sen, önemlisin... Acıya, özlemlere karşı cesaretini yitirmediğin müddetçe değerlisin... Sen, onurundan asla vazgeçmediğin kadar özelsin, kıymetli ve herkes için değerlisin... Umudunu ve yüreğini hiç kaybetmediğin müddetçe...

 
  Bugün 138 ziyaretçi (171 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol